30 Aralık 2009 Çarşamba

Herkesin Parmak İzi Farklıdır

0 yorum

Öğretmen çocuklara o gün yapılacak deney hakkında bilgiler verir. Çocuklara farklı farklı sorular sorarak çocukların ilgi ve meraklarını arttırır. Daha sonra deneyi yapmak için bütün çocukları etkinlik masasına toplar ve hep birlikte deneyi yaparlar. Bu deneydeki amaç çocuklara herkesin parmak izlerinin farklı olduğunu göstermek. Öğretmen deney bittikten sonra çocukların deney hakkındaki görüşlerini ve deney sırasında neler hissettiklerini sorar.
ARAÇ VE GEREÇLER: talk pudrası, seloteyp, siyah kağıt, büyüteç

EĞİTİM DURUMU
1. Baş parmağımızı talk pudrasına batıralım.
2. Pudralı parmağı seloteybe (yapıştırma işlerinde kullanılan, ince, saydam, bir yüzü yapışkan şerit) bastıralım ve parmak izi çıkaralım.
3. Seloteybi siyah kağıda yapıştıralım.
4. Herkesin parmak izini büyüteçle bakarak karşılaştıralım.
5. Parmak izleri arasında fark görüyor musunuz?

DENEYİN SONUCU
Herkesin parmak izlerinin farklı olduğu gözlenir.

29 Aralık 2009 Salı

Artık Materyal Çalışmaları

0 yorum

ARTIK MATERLYAL ÇALIŞMASI
Malzemeler: 1 tane tuvalet kağıdı rulosu
Renkli elişi kağıdı kulaklar için sarı, bıyıklar için siyah, ağız için turuncu (istenirse çocuklar istedikleri renkleri de kullanabilirler renk sınırlaması yapılmaz)
Bir çift plastik göz
Yapımı: Öğretmen rulo ile neler yapılabileceği hakkında konuşma yapar, çocuklara sorular sorar, çocuklardan fikir yürütmelerini ister daha sonra etkinlik yapımına geçilir. Önce rulonun üzerine pamuklar yapıştırılır. Daha sonra kesilmiş olan renkli elişi kağıtlarla kulaklar yapıştırılır.Daha sonra sırasıyla gözler, bıyıklar ve ağız yapıştırılır ve etkinlik tamamlanır.

Sayı Kavramı İle İlgili Eğitici Oyuncak Örnekleri

0 yorum

Sayı Kavramı İle İlgili Eğitici Oyuncak Örnekleri
Öğretmen daha önceden hazırlamış olduğu çiçekleri ve rakamları çocuklara dağıtır. Çocuklardan rakamların ve çiçeklerin olduğu elişi kağıtlarını kesmelerini ister. Çocuklar elişi kağıtlarını keserken öğretmen yapılacak etkinlik hakkında çocuklara bilgi verir. Faaliyetin nasıl yapılacağını çocuklara anlatır. Daha sonra öğretmen çocuklardan 1’den 10’a kadar saymalarını ister aynı zamanda kendisi de çocuklarla birlikte saymaya başlar. Çocuklarla birlikte saydıktan sonra etkinlik yapımına geçilir. Etkinlik bittikten sonra çocuklara sayılarla ilgili bir parmak oyunu öğretilir.


PARMAK OYUNU

VÜCUDUMUZ
İki ayağım (ayaklar yere vurulur)
İki kulağım (kulaklar elle tutulur)
Bir de burnum var (burna dokunulur)
İki kolum (kollar yana açılır ve sallanır)
İki gözüm (gözler parmakla gösterilir)
Bir de ağzım var (ağız gösterilir)

Geometrik Şekiller İle İlgili Eğitici Oyuncak Örnekleri

0 yorum

Geometrik Şekiller İle İlgili Eğitici Oyuncak Örnekleri

Öğretmen çocuklara bugünkü konunun eğitici oyuncaklar olduğunu söyler eğitici oyuncaklar hakkında çocukları bilgilendirir. Çocukların eğitici oyuncakları bilip bilmediğini sorar, çevrelerinde gördükleri nesnelerin şekillerini tanıyıp tanımadıklarını sorar. Çocuklara şekiller hakkında ipuçları verir, çocukların beyin fırtınası yapmalarını sağlar ve etkinliğe başlar.
Öğretmen çocuklara renkli renkli kesilmiş kare, daire ve üçgen kesilmiş el işi kağıtlarını dağıtır ve çocuklardan bu şekilleri kullanarak bir yüz yapmalarını ister.Öğretmen çocuklara müdahele etmez, sadece çocuklar faaliyetlerini yaparken çocuklara şekillerin ne olduğunu, neye benzediğini, etraflarında bu şekle benzer neler olduğunu sorarak çocukların bilgilerini pekiştirir.

27 Aralık 2009 Pazar

TEMEL ALIŞKANLIKLARIN KAZANDIRILMASI

0 yorum

TEMEL ALIŞKANLIKLARIN KAZANDIRILMASI

Alışkanlıklar, zamana, yönlendirmeye, özellikle de tekrara bağlı olan kazanılmış davranışlardır. Alışkanlıklar bireyin yaşadığı doğal ve toplusal çevreye uyumunu sağlayan davranışlardır. Bir alışkanlığın bir kez kazanıldıktan sonra düzeltilmesi çok güç bazen de olanaksızdır. Kazanılmasına temel oluşturan davranışlar çocuğun doğumu ile başlar, okul öncesi ve ilkokul dönemlerinde pekişmeye devam eder. Anne çocuğumu zamanında doyurmuyor, altı ıslandığı veya bir yeri ağrıdığında onu rahatlatmak için hemen harekete geçmiyorsa tüm bu tutum ve davranışlar çocuğun diğer insanları ve dış dünyayı olumsuz biçimde algılamasına yol açabilir. Alışkanlıklar, öncelikle çocuğun içinde bulunduğu dış çevre uyaranlarından aldığı etkileşimlere dayalı olarak kurulan davranış örnekleridir.
Okul öncesi dönemde çocuğa kazandırılacak temel alışkanlıklar özellikle uyku, yemek, tuvalet ve temizlik alışkanlıklarıdır.
Uyku
Pek çok anne çocuklarının belirli bir saatte yatmak istememelerinden şikayetçidir. Böyle bir durumu olan annelere yapılacak en uygun öneri her şeyden önce kendilerinin zaman fikrine sahip olmalarını gerekliliğidir.
Tüm alışkanlıkların kazanılmasında esas olan ve bireyin yaşamındaki disiplin kaynağını oluşturulan tutarlılık, iyi uyku alışkanlığının kazanılmasında da en önemli rolü oynar. Uyku zamanı, genelde tüm çocuklar, özellikle de sinirli, aşırı hassas ve duygusal çocuklar için oldukça güç bir zamandır. Çocuk uyursa annesinin kendisini terk edeceğini veya okulda unutulacağını düşünerek uyumamak için direnç gösterir. Çocukla ilişkileri bozacak ceza ve tartışmalara gitmek yerine ona güven verici bir biçimde yaklaşılması,olumlu davranış örneklerinin yerleştirilmesinde yararlı olabilecek bazı temel noktalardır.
Yemek yeme
Beslenme, çocuğun ilk temel gereksinimlerinden biridir. Annenin çocuk ağladığında ona cevap vermekte gecikmesi, tam bir işe başladığı sırada işinden alıkonulduğu için kızması ve bunu belli eden bir ses tonu ve davranış sergilemesi veya düzenli bir programla değil, canının istediği zaman yada çocuk her ağladığında onu beslemesi, daha sonraki dönemlerde olumlu yeme alışkanlığının oluşmasında sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Beslenme konusunda önemli olan çocuğun her yiyeceği yemeğe zorlanmasından çok ihtiyacı olan her tür besini yemesini sağlamasıdır. Annenin aynı besin değerine sahip olan yiyecekler arasından çocuğun sevdiklerini seçmesi ile çatışmalara neden olmadan kolayca çözümlenir. Annelerin akılda tutması gereken en önemli nokta çocukların ihtiyaçları kadar yiye bilecekleri gerçeğidir. Uzmanlara göre çocukta kötü yeme alışkanlıklarının oluşumunu önlemek için bazı temel noktalara dikkat edilmesi uygun olur bu temel noktalar; çocuk kaşığı tutup ağzına götürdüğü andan itibaren kendi kendine yemesi için teşvik edilmelidir.
Yemek zamanı oyun haline getirilmemelidir. Çocuğa verilecek tüm yedek besinlerin gerçek yemek saatlerinden uzak zamanlarda verilmesine özellikle dikkat edilmelidir.
Tuvalet ve temizlik
Normal bir çocuk ikinci yaşa doğru idrarını kontrol etmeyi başarmaya başlar. Büyük tuvaletin kontrolü ise dört yaşlarında gerçekleştirilebilir.
Annesi tarafından çok erken yaşta aşırı bir titizlikle ve çok kerede çeşitli cezalarla temiz kalmaya zorlanan çocuklar, bunu güç de olsa başarsalar bile duygusal olarak daha sonraki dönemlerde taşınabilecek birtakım yaralar alabilirler. Çocuğun başlangıçta olumlu bir biçimde kazandığı alışanlıklarında birden bire değişmelerin ortaya çıktığı gözlenebilir. Örneğin; 5 yaşındaki küçük bir kız, aileye yeni bir kardeşin gelmesinden sonra altını ıslatmaya başlayabilir. Sağlıklı bir aile ortamında, zorlanmadan temel ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan uygun davranışları kazanabilmeyi başaran çocukların, gençlik döneminin sorunlarını da daha kolay çözümleyebildikleri gözlenmiştir.


OUKL ÖNCESİ DÖNEMDE TEMEL ALIŞKANLIKLARIN KAZANDIRILMASI
Bu dönemde çocuklara temel alışkanlıkların (yemek yeme, uyku, tuvalet eğitimi) mutlaka kazandırılmış olası gerekir. Bu zamana kadar çocukların ailelerden aldığı yanlış veya eksik eğitimin bu kurumlarda düzeltilmesi ve tamamlanması gerekir. Temel alışkanlıklarını alamamış veya kazanmamış çocuklar sosyal yaşamlarında ciddi problemler yaşarlar. Örneğin: Uyku problemi olan çocuklar çok huzursu ve agresif olup sürekli ağlarlar. Ortama adapte olamazlar, arkadaşlarını da huzursuz ederler. Tuvalet eğitimini kazanamayan çocuklar, ortama uyum sağlayamaz, tuvalet kontrolünü yapamaz, kurallara uymakta sorun yaşar, etkinliklerde süreklilik sağlayamaz, sürekli ihtiyaç giderme ihtiyacı hisseder veya tam tersi tuvaletini yapsa dahi bundan rahatsızlık duymaz, arkadaşlarını rahatsız ettiğinin dahi farkına varamaz. Çocukların eğitim kurumlarına alışması, uyum sağlaması, etkinlikleri aksatmaması, etkinlikleri rahat ve huzur içerisinde tamamlayabilmesi için temel alışkanlıkları kazanmış olmalıdır. Çocuk temel alışkanlıklarını ne kadar erken kazanması çocuğun sosyal uyumu için çok önemlidir.

Kaynaştırma Eğitimi Nedir ve Önemi:

0 yorum

Kaynaştırma Eğitimi Nedir ve Önemi:
Özel eğitim gerektiren bireylerin, yetersizliği olmayan akranlarıyla birlikte eğitim öğretimlerini resmi ve özel okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri esasına dayanan, destek eğitim hizmetlerinin sağladığı özel eğitim uygulamalarıdır. Kaynaştırma eğitimi bireyselleştirilmiş eğitim programlarıyla engelli ve normal çocukların eğitsel ve sosyal yönden bütünleşmelerini sağlayan işlemdir. Her insanda olduğu gibi engelli çocuklarda, diğer insanlarla sosyal ilişki kurmak ve bunu sürdürmek, çevresi tarafından sevgi ve değer görmek, beğenilmek, takdir edinmek, hiç kimseye ihtiyaç duymadan ve bağımlı olmadan yaşamak istemektedirler. Bu onların en doğal hakkı olduğu gibi toplumsal bütünlüğün ve kalkınmanın da temelidir. Engelli çocuklara verilen eğitimin niteliği ne kadar iyi olursa olsun, sonuçta onu içinde yaşadığı toplumun bir üyesi haline getirmiyor ve kabul görmesini sağlamıyorsa verilen eğitim işe yaramayacaktır. Bu nedenle; kaynaştırma eğitimi, her türdeki engelli çocuğun devam ettiği okullarda önemli bir hizmet alanı olarak görülmesi ve bir takım tedbirlerin alınmasını gerçekleştirmektedir.
Kaynaştırma Eğitiminin Amaçları:
Kaynaştırma eğitiminin amacını birkaç boyutta açıklamak mümkündür. Sayıları azımsanamayacak ölçüde olan özel eğitime muhtaç çocukların bir eğitim imkanına kavuşturulması kaynaştırma eğitimi programının en önemli amacıdır. Halen okula devam etmekte olup sınıf tekrarı yapmış, okuma yazmada zorlanan, öğrenme güçlüğü çeken, konuşma gelişimi ve diğer gelişimlerinde akranlarına göre sürekli gerilik gösteren öğrencilerin durumlarının belirlenmesi, okul idaresi, öğretmen ve öğrenci velilerinin bilgilendirilmesi, öğrencinin durumunun açıklığa kavuşturularak kendisine ihtiyaç duyduğu özel eğitim ve rehberliğin verilmesi, kaynaştırma eğitiminin diğer bir amacıdır. Kaynaştırma eğitiminin amaçlarını şöyle özetleyebiliriz.
—Engelli çocukların kapasitelerini, ulaşabilecekleri en üst düzeye çıkarmak,
—Kendi gereksinimlerini karşılayabilecek hale getirmek, topluma yük olmaktan kurtararak, toplum içinde uyumlu ve mutlu bireyler olmalarını sağlamak,
—Kaynaştırma eğitiminin temelinde her çocuğun farklı olduğunun yani her çocuğun kendine özgü olduğunu kabul etmektir.
—Kaynaştırma eğitiminde, engelli ya da normal olarak adlandırılan çocukların doğal ortamlarda birbirlerinden bir şeyler öğrenmeleri ve kurulan ilişkilerde birbirini eğitmeleri için bir araya getirilmeleri de amaçlanmıştır.





OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ
Okul öncesi dönemde (0-6 yaş) çocuğunda herhangi bir engelin veya sağlık sorunun olması (fiziksel, zihinsel, görme, işitme) engelinin olması ailenin ve çocuğun bu durumu kabullenmesi çok zordur. Yaşıtlarından görsel anlamda farklı olmak, gelişimi geriden takip etmek çocuk ruh sağlığını olumsuz etkiler, aynı zamanda çocuğun da kendini arkadaşlarıyla kıyaslaması aileyi olumsuz etkiler bu nedenle ailenin bilinçli olması ve konun uzmanlarından destek alması çok önemlidir. Çocuğun toplumdan dışlanmaması, kendini soyutlamaması, kendi engelini kabullenmesi ve engelinin olmadığı alanlarda kendini geliştirmesi için çocukları kaynaştırma okullarına göndermeli, çocuğun eğitimiyle yakından ilgilenmeli ve çocuğun kendini yalnız hissetmesine fırsat verilmemelidir. Engelli çocukları topluma kazandırmak, engellerinden dolayı dışlanmalarını engellemek, onların duygularını paylaşmak, onlara her konuda yardımcı olmak için en büyük görev aile ve eğitimcilere düşer. Bu konuda ailelerin bilinçli olması, üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi, bu konuda duyarlı olması çok önemlidir.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ

0 yorum

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ

Çocukların zihinsel ve kişilik gelişiminin% 70'i 0-6 yaş arasında tamamlanmaktadır. Bu süre içeri kazanilan davranış biçimleri, tüm yaşam boyunca devam etmektedir.
Okulöncesi eğitim, tüm Avrupa ülkelerinde, hükümet programları ve yatırımların temel hedeflerini ve odak noktalarını oluşturmaktadır.Ülkemize bakıldığında ise bu konunun üzerinde yeterince durulmadığı ve önlemlerin yetersizliği dikkati çekmektedir.Rakam vermek gerekirse, okulöncesi (örneğin, Fransa ve İsveç'te) oranı Avrupa ülkelerinde eğitim % 100'lere varmakta olup, ülkemizde ise ancak% 15'tir. Siyasi otoriteler, okul çağı çocuklarımızın sayısal değerini verirken 15 milyon olarak belirtmektedirler.Oysa, eğitim yaşında 4,5 milyon 3-6 yaş arası çocuk bulunmaktadır.Bu rakamın 20milyon olarak ifadesi sağlandığında ve Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi içerisinde okulöncesi çağı çocukları için ayrılan pay, okulöncesi çocuk nüfusu oranında arttırıldığında, Okulöncesi Eğitimin öneminin kavrandığı belli olacaktır.Avrupa Topluluğuna girme çabası içerisinde olduğumuz şu günlerde, çağdaşlığa giden yolun ancak çocukların eğitimi ile sağlanabileceği göz önünde tutulmalı, yatırım hedefleri saptanırken, çocukların eğitim gereksiniminin, Doğumdan başlayarak karşılanması gereksinimi öncelikle ele alınmalıdır.Bu hedefe ulaşmak için bir an önce okulöncesi Eğitimin önemine iliþkin kampanyalarla, kamuyu bilgilendirmek ve Oluşan Kamuoyu ile siyasi kararlar alınmasını sağlamak gerekmektedir. 3-6 yaş arası bilimsel olarak eğitim yaşıdır. Bu yaş gurubundaki tüm çocukların Anayasa'nın 42. Maddesinde belirtilen yararlanabilmeleri için okulöncesi eğitim kurumlarının yeterli sayıya çıkarılması konusunda çalışmalar hızlandırılmalı, özel eğitim hakkından Yatırımcılar kredilendirilmeli ve desteklenmelidir. Yapılan araştırmalara göre, okulöncesi eğitim alan çocuklar ilkokulda okuma yazmayı, bu eğitimi almayan çocuklardan% 100 daha hızlı öğrenmekte ve bu öğrenme hızı yaşam boyu sürmektedir. Öğrenmenin% 80'i okuma yolu ile olduðundan, çocuğun kitapla erken yaşta tanışması onun öğrenme hızını çok etkilemektedir.Burada da Okulöncesi Eğitimde kitapların önemi açıkça görülmektedir. Bu nedenle öncelikle ana-Babanin bilinçlendirilmesi çalışmaları önem kazanmaktadır.Ülkemizde okulöncesi eğitim kurumlarının azlığı dikkate alındığında, okul öncesi eğitimi veren ve benzeri materyalin önemi ve bunların kullanımı konusundavelilerinbilgilendirilmesininzorunluluğuaçıkçagörülmektedir.Toplumolarak, çoksevdiğimizçocuklarımız ve Geleceğimiz için en Kalıcı yatırımın eğitim olduğu bilincine vardığımızda, tüm diğer sorunlarımızın kolayca çözümlendiğini göreceğiz.Bunun için 1-7 tarihleri "Okulöncesi Eğitim Günleri" olarak gelenekselleşecektir.



OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
Okul Öncesi Eğitimi: Çocukların zihinsel, fiziksel, ruhsal ve psikomotor gelişimlerini desteklemesi, çocuğun günlük ihtiyaçlarını Karşılaması, çocuğu geleceğe güvenle hazırlaması ve çocuğun sosyalleşmesi için son derece önemlidir. Günümüz yaşam koşulları, çalışan anneler, tek çocuk olma, apartman hayatı, çocukların evde yalnız kalmaları, çocukların ihtiyaçlarının karşılanamaması okul öncesi eğitimi zorunlu hale getirmistir. Her çocuk kendi yaşıtlarıyla kendi yaşına uygun oyunlar oynamak, kendi Dünyasını, yaratıcılığını, oyuncaklarını kendi yaşıtlarıyla özgürce paylaşmak ister. Çocukların bu ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için çocuklara uygun ortam hazırlanmalıdır. Çocukların bu ihtiyaçlarının karşılanması için en uygun ortam okul öncesi eğitim kurumlarıdır. Çocuğun gereksinimlerinin uzman kişiler gözetiminde karşılanması, oyuncaklar, oyun alanları, öğretmenler ve en önemlisi yaşıtı arkadaşları olması, sosyalleşmesi, geleceğe güvenle hazırlanması açýsýndan Okul Öncesi Eğitim Kurumları son derece önemlidir.

25 Aralık 2009 Cuma

FEN VE DOĞA ETKİNLİĞNİN ÖNEMİ

0 yorum

FEN VE DOĞA ETKİNLİKLERİ
Fen ve doğa çalışmaları çocukların gelişimlerine yardım etmesi, onların hayata karşı tavırlarında değişiklikler meydana getirmesi, davranışlarını etkilemesi, ilgi alanlarını genişletmesi, onlara, daha etkili düşünme yollarını öğretmesi, problem çözme yeteneklerini geliştirmesi açısından önemlidir.Fen ve doğa çalışmaları içinde yer alan fizik, kimya, biyoloji, yer bilim, gök bilimi çalışmaları olan fen alanlarına ilişkin etkinliklere yer verilmelidir. Erken çocukluk eğitim
kurumlarında fen ve doğa ile ilgili konular nelerdir? İnsanlar, hayvanlar, bitkiler,
vücudumuz, sağlığımız, besinler, hava ve hava olayları, su ve diğer sıvılar, toprak, kayalar, basit yeryüzü şekilleri, yer çekimi, uzay, madde, ışık, ses, kuvvet-hareket-enerji, ısı-sıcaklık, batma-yüzme, basit makineler (tekerlek, vidalar, kaldıraç gibi), cansız varlıklar, keşifler enerji, mevsimler, doğa olayları, dünyamız, dünyamızın ötesi gibi konuların çocukların ilgisini her zaman çekmesi, fen ve doğa etkinlikleri içinde bu konulara yer verilmesi gerektiğini
gösteriyor. Çocuklar, ilgileri ve yetenekleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bunun için öğretmen, grubundaki her çocuğun ilgi ve yetenekleri doğrultusunda gelişimini sağlayacak öğrenim yaşantılarını planlamalıdır. Fen ve doğa ile ilgili çalışma yapılırken öğretmen çocukların hangi düzeyde olduğunu saptamalı ve onların gelişimlerine göre, konularda değişiklikler yapmalı ve öğrendiklerini onlar için daha anlamlı bir hale getirecek planlamalara yer vermelidir. Erken çocukluk döneminde çocuklar öğretmene soru sorarak
bilgi toplarlar. Onların bu merakları daha sonraki fen ve matematik kavramlarının temelini oluşturacağı için çocukların sorularına cevap vermeli ve çocuklar desteklenmelidir.Çocukların kendi deneyimlerini kullanma, en çok bilgi toplamak için tercih ettikleri yöntemdir. Bu nedenle öğretmen, özellikle bu etkinlikte çocukların hepsine çeşitli durumlarla ilgili deneme, tahmin etme, yanılma, gözlem yapma, soru sorma, problem çözme, araştırma ve inceleme fırsatları vermelidir. Böylece çocuklar, kazandıkları bu bilgileri zamanla birbirlerine ekleyerek önemli konuları kavramaya başlarlar. Örneğin çocuk baharda güzel bir lale görüp onun hakkında sorular sorarsa, bu çiçekler ve çiçek soğanları ile ilgili olarak tartışma ortamı yaratmak için iyi bir fırsattır. Ayrıca çocukla birlikte bahçede tohumun çiçek olması veya soğanın bitki olmasını takip edilebilir ve televizyonda onunla ilgili programlar izlenebilir.Fen ve doğa etkinliklerinde öğretmenin rolü önemlidir. Öğretmen, bilime karşı meraklı, olumlu tutum içinde bir kişiliğe sahip olmalıdır. Çocuklara kalıp bilgi vermek
yerine zengin bir ortam hazırlamalıdır. Uygulamalar esnasında çocuklarla iletişim içinde olmalı, her çocuğun etkinliğe aktif olarak katılmasını sağlamalıdır. Çocuklara, fen ve doğa etkinlikleri ile ilgili sorular sormaları için ortam hazırlamalıdır. Çocukların sorularını yanıtsız bırakmamalı, doğru yanıtlar vermeli ya da birlikte bulmaya çalışmalıdır. Bu etkinlikler esnasında öğretmen çocuklarla beraber araştırır; onlarla beraber gözler ve inceler.Toplanan, yaprak, çiçek, taş, deniz kabukları sınıfta sergilenir; bazı hayvanlar okulda beslenir; çocuklarla beraber hava ve mevsim değişmeleri gözlenir. Bazen öğretmenin de
çocuklara sorular sorması, onların düşüncelerini açığa kavuşturmasını sağlar. Örneğin,
"Bunun böyle olmasının nedeni nedir?" ya da " bunun yerine başka bir materyal kullansan acaba olur mu siz olsaydınız hangi materyali kullanırdınız?" gibi. Öğretmen çocuklara, “Sen hiç kar gördün mü?” türünde, cevabı “evet” veya “hayır” olan sorular değil, “Sen karın nereden geldiğini düşünüyorsun?” gibi, sonucu düşünmeye ve tartışmaya dayalı sorular sormalıdır. Çocukları beyin fırtınası için cesaretlendirmelidir. Öğretmen bir doğru cevap arama yerine, bütün cevapları dinlemelidir. Etkinlik sırasında öğretmen, çocukların fikirlerini çizerek, karalayarak veya sembollerle göstererek kâğıda dökmeleri için onları
cesaretlendirmelidir.Erken çocukluk döneminde çocuk bir konuda uzun süre dikkatini toplayamaz. Bunun için öğretmen yeni uyarıcılar bulmalıdır. Bu dönemde fen ve doğa etkinlikleri ile ilgili uygulamalar kolay, anlaşılır ve somut çalışmalar olmalıdır. Örneğin, canlıların nasıl geliştiğini anlatmak yerine, bir saksıya tohum ekip büyümesini gözlemek daha çok ilgi çeker.Fen ve doğa etkinliklerine, programda planlı olarak yer verildiğinde, daha sonraki bilgiler ilk bilgilerin üzerinde gelişir ve fen ve doğa ile ilgili soyut kavramlar daha kolay anlaşılır. Fen ve doğa etkinlikleri tüm etkinliklerin içine yedirilmelidir

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE FEN VE DOĞA ETKİNLİKLERİ
Fen ve doğa etkinlikleri çocuklara günlük hayatta gerçekleşen olayları, (yağmur , rüzgar, bitki yetiştirme vs)çocuğun anlaması ve öğrenmesi için yapılan ve çocuklar tarafında çok sevilen bir etkinliktir. Etkinliklerin çocukların anlayabileceği bir dille anlatılması, öğrenmenin eğlenceli ve çekici hale getirilmesi çocukların motivasyonunu arttırır ve öğrenmeye karşı merak uyandırır. Etkinliklerle çocuklar günlük yaşamda gerçekleşen olayları, mevsimleri ve mevsimlerin özelliklerini, doğadaki devinimsel hareketleri, olayların sıralanışını, neden- sonuçlarını, olaylar arasındaki bağları deneylerle daha kolay ve daha rahat öğrenirler. Deneyler sırasında olaylara birebir tanıklık eden çocuklarda merak etme, öğrenme, araştırma ve soru sorma isteği artar. Fen ve doğa etkinlikleri sayesinde çocuklar çevreye ve doğaya karşı daha duyarlı olur ve sorumluluk duyguları artar. Sosyal projelerde sorumluluk alır, vatandaş olarak üzerinde düşen sorumlulukların bilincinde olur ve birey olarak üzerine düşen görevlerin sorumluluğunu alır.
Deneylerin ilgi çekici olması çocukların ileride fen alanlarındaki mesleklere yönelmelerinde dahi etkili olur.

TELEVİZYONUN ÇOCUĞUN ÜSTÜNE ETKİLERİ

0 yorum

Saldırgan Davranışlar ve Televizyonun Etkileri

Televizyonun çocuklar üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaların büyük bir çoğunluğu televizyonun çocukların saldırgan davranışlar geliştirmesindeki potansiyel etkisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Yapılan çalışmalar arasında tam bir tutarlılık olmamakla birlikte,televizyonda gösterilen şiddet içerikli yayınlar ile çocukların saldırgan davranışları arasında bir İlişkinin olduğu görülmektedir. Televizyon ve saldırganlık konusunda Eron ve arkadaşları (1983! tarafından yapılan bir çalışmada; özellikle televizyonun sekiz- dokuz yaşlarındaki çocukların davranışlarını etkilediği ve 10-11 yaşına kadar televizyonda izlenilen şiddet içerikli yayınlar İle çocukların saldırgan davranışları arasında Önemli bir korelasyon olduğu bulunmuştur.

Eron(1987) tarafından 22 yıl süreyle yapılan bir diğer çalışmada da saldırgan davranışlar gösteren erkek çocukların televizyonda daha çok şiddet içerikli programları izlemeyi tercih ettikleri ve akranlarına karşı her zaman saldırgan davranışlar gösteren çocukların da daha çok şiddet İçerikli programları izleyen erkek çocuklar olduğu belirlenmiştir. Çok fazla televizyon izleyen ve her zaman saldırgan olan bu çocukların 13-19 yaşlar arasında daha saldırgan bireyler oldukları ve 30 yaşlarına geldiklerinde de bu bireylerin daha fazla suç içledikleri belirlenmiştir. Eron, bu durumu, saldırgan çocukların televizyonda daha çok şiddet içerikli programları izlemeyi tercih ettikleri ve televizyondaki şiddet sahnelerinin de çok daha fazla saldırganlığa sebep olduğu şeklinde açıklamaktadır. Televizyondaki şiddet programları saldırgan çocukları daha fazla cezbedebilmektedir.

Ancak televizyondaki şiddet onlardaki şiddetin tek ve en önemli kaynağı olmayıp, çocukların şiddet içeren programlardaki karakterleri taklit etmeleri onlardaki saldırganlığın önemli bir kaynağı olabilmektedir.

Televizyonda gördükleri şiddet sahneleri daha çok filmin karakterleri özellikle de iyi adamlar tarafından uygulandığında ve saldırı başarılı şekilde amacına ulaştığında çocuklar üzerinde daha fazla etkili olabilmektedir.




TELEVİZYONUN ÇOCUĞUN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Televizyon çocuğun tüm gelişim alanlarını etkileyen bir kitle iletişim aracıdır. Televizyonun kullanım amacı ve şartları çocuğun gelişim açısından çok önemlidir. Yanlış kullanılması çocuğun birçok alanda geri kalmasına ve sorunlar yaşamasına sebep olur. Bu konuda ailelerin bilgili ve hassas olması çok önemlidir. Aileler çocukların rastgele programlar izlemesine izin vermemeli ve çocukların izleyeceği programları yakından takip etmelidir. Çocuklar a uygun programlar seçmeli ve zaman sınırlaması getirmelidir. Çocuklar televizyondan birçok şeyi öğrenirler fakat neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu ayırt edemediklerinden bu konuda ebeveyn desteğine ihtiyaçları vardır. Çocuklar izledikleri film karakterleriyle özdeşim kurar ve onlar gibi hareket ederler. Karakterler ait özelliklerin( uçma, yüksekten atlama vb)kendisinde de varmış gibi hareket ederler.
Örneğin: Spidermen: Çocuklar onun gibi uçmak ister. Pikaçhu vs.
Okul öncesi çocuklarda soyut düşünce gelişmediğinden bu tür karakterlerle özdeşim kurması çocuk için çok sakıncalıdır. Bu çocukların izleyeceği programlar dikkatle seçilmelidir. Televizyonun olumlu etkileri de var onları da unutmamak lazım.
Örneğin: Çocuklar kaliteli programlar sayesinde bir çok kuralları(toplumsal, görgü…) severek ve isteyerek öğrenir.

SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ

0 yorum

SERBEST ZAMAN ETKİNLİKLERİ
Serbest zaman etkinlikleri çocukları tanımak ve çocuklar hakkında bilgi edinebilmek için çok etkili bir yöntemdir. Çocuklar serbest zaman etkinlikleriyle duygularını anlatır, iç dünyalarını dışarı yansıtır ve öğretmenin kendisini tanımasına izin verir. Çocuklar, aile içi yaşanan olumsuzlukları, arkadaşlarıyla olan sorunları, kendi psikolojik durumunu etkinlik yoluyla anlatırlar . Bu nedenle çocuklar etkinlik yaparken öğretmenin baskısını hissetmemeli, öğretmen çocukları uzaktan gözlemlemeli ve mümkün olduğu kadar çocuklara müdahele etmemelidir. Öğretmen çocukların yaptıkları faaliyetleri hiçbir şekilde eleştirmemeli ve çocukları üzecek, kıracak sözler söylememelidir. Öğretmen çocuklara ılımlı yaklaşmalı, çocuklardan etkinliklerini anlatmalarını uygun bir dille çocukları kırmadan sormalıdır. Burada öğretmenin tutumu çok önemlidir yapılan herhangi olumsuz bir tutum çocuğu çok üzer ve etkiler. Etkinliklerin, çocukların yaratıcılıklarını desteklediği ve geliştirdiği unutulmamalı ve çocuklara karşı çok hassas davranılmalıdır.

KELEBEK RONDU

0 yorum

Sihirli Kelebek Rondu

SİHİRLİ KELEBEK

Sihirli kelebek uykudadır.Diğer kelebekler halka oluşturur ve sihirli Kelebeğe seslenirler;

-Uyan artık kalk uykudan(2)
-Geldi bahar ey kelebek(2)
-Duymuyormusun bizi (2)
-Çok seviyoruz seni (2)
(Hep birlikte ağlama sesi)
Sonra Sihirli Kelebek uyanır. Ve arkadaşlarına sorar.

-Geldimi ilk bahar (sihirli kelebek)
-Geldi (diğer kelebekler)
- Açtımı çiçekler ( sihirli kelebek )
- açtı ( diğer kelebekler)
-Mutlu mu insanlar (sihirli, kelebekler )
-Mutlu (diğer kelebekler )
-Peki öyleyse ne duruyorsunuz? ( sihirli kelebek )
-Ne yapalım ( diğer kelebekler )
-Hep birlikte dans edelim (sihirli kelebek )

Dans edilir.....
ve sonrasında bütün kelebekler uyur.
Sihirli Kelebek uyanır. Sihirli değneğiyle bütün kelebekleri uyandırır. hep birlikte şu sözleri söylerler.
- Kelebekler ölmesin
- Ormanlar yanmasın
-İnsanlar mutlu olsun
-Savaşlar olmasın
- Sularımız kurumasın
-Herkes mutlu olsun........

ŞİİR

0 yorum

ATATÜRK

Büyük, en büyük

En büyük Türk

Atatürk!

Şimdi, şimdi

En sevdiği bilimdi

Okudu, subay oldu.

Yenilmez ordu kurdu.

Düşmanı yendi,

Cumhuriyeti kurdu.

Gülüyor, bakıyor

Atatürk

Kalbimizde yaşıyor!

24 Aralık 2009 Perşembe

ANNE-BABANIN BOŞANMASI

0 yorum

Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkisi
Kuşkusuz bir çocuk fiziksel ve psikolojik gelişimini en güzel şekilde ailesinin içinde tamamlar. Çocuk hem annenin hem de babanın ilgisine, sevgisine, şefkatine muhtaç bir varlıktır. Çocuğun ruhsal ve zihinsel açıdan sağlıklı olmasının başta gelen şartlarından birisi elbette ki kişiliğinin ideal bir aile tarafından yoğrulmasıdır. Ancak günümüzde yıkılan ailelere ne yazık ki oldukça sık rastlıyoruz. Şu bir gerçek ki boşanmanın yükünü en fazla çocuklar çekiyor. Boşanma çocuğun hiç istemediği fakat kaçınılmaz olarak sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığı bir durumdur. Boşanan eşler yeterince sorumlu davranmadıkları takdirde çocukta uyum ve davranış sorunları ortaya çıkabilir. Çocuğun dünyasından boşanmaya bakarsak, çocuk genellikle boşanmadan dolayı kendisini suçlu hisseder. Anne ve babasının kendisi yüzünden anlaşamadığını, onun yüzünden boşandıklarını zanneder. Bu durumda anne ve babanın yaklaşımları daha da önem kazanmaktadır. Anne babalar aralarındaki sorunları çocuğa yansıtmaktan özenle kaçınmalılar. Çocuk aile içindeki anlaşmazlıkların kaçınılmaz sonuçlarını zaten görür, bu durumun sorumlusunun kendisi olduğunu düşünür. Anne babası boşanan bir çocuk zaten o yaşta yaşayabileceği en büyük travmalardan birini yaşamaktadır. Boşanma öncesinde devamlı didişen anne baba, çocuğu depresyona iten bir sebeptir. Aileler boşanma öncesinde ve sonrasında aralarındaki sorunları çocuklarına asla yansıtmamalıdırlar. Çocuğun duygusal belleğinin olduğundan, yaşadığı her şeyi kaydettiğinden bahsetmiştik. Çocuk çok küçük bile olsa çevresinde olan biteni takip etmekte, sorunları hissetmektedir. Sorunları hisseden çocuk sıkıntısını söz diliyle anlatamadığı için bunu farklı şekillerde dışarıya yansıtır. Bu durum tırnak yeme, altını ıslatma şeklinde ortaya çıkabilir. Çocukta psikosomatik hastalıklar gözlenebilir; sık sık hasta olur, kusar, bağırsakları bozulur. Evden, okuldan kaçma, kendisine ait olmayan şeyleri alma, uyuşturucuya yönelme gibi durumlar yaşanabilir. Yıkılan ailelerde çocukluk depresyonlarına da çok sık rastlıyoruz. Aileler ne yapıp edip çocuğun kendisini boşanmanın sorumlusu olarak görmesini engellemeli ve çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermelidir. Anne baba ayrılsa da annelikten ve babalıktan istifa etmemelidir.

ANNE-BABANIN BOŞANMASI
Anne-baba ile yaşamak, aynı evi paylaşmak çocuk ruh sağlığı için çok önemlidir. 0-6yaş grubu çocuklar anne ve babaya çok ihtiyaç duyar. İkisini aynı anda aynı yerde görmek ister. Ebeveynleri arasında çok şiddetli geçimsizlik olsa dahi çocuk boşanmayı kabullenmez, kabullenemez. Boşanan ailelerin çocukları kendilerini yalnız ve çaresiz hisseder. Bu olayların tek sorumlusunun kendilerinin olduğunu düşünür ve suçluluk duyarlar. Arkadaşlarına özenir ve içten içe ailesine boşandıkları için öfke duyarlar. Bu durumdaki çocuklar boşanmayı kabullenemedikleri için çoğu zaman yalana başvururlar.(arkadaşlarına anne-babasının çok mutlu olduğu yalanını söyler)yoksa toplumdan dışlanmaktan korkarlar. Kimi çocuklarda aileyi cezalandırmak adına ailenin tepki vereceği davranışlarda bulunur.(küfür etmek, arkadaşlarına vurmak,oyuncakları çalmak vs)çocuğun bu durumu kabullenmesi çok zordur. Ailelerin mümkün olduğu kadar ılımlı yaklaşmaları, hatta uzmandan yardım almaları çocuğun bu durumdan en az yara alarak kurtulmalarına yardımcı olmaları çocuk ruh sağlığı açısından son derece önemlidir.

OYUN VE ÖNEMİ

0 yorum

Çocuk Gelişiminde Oyunun Önemi
“Çocukların dengeli yetişmesinde oyun, oldukça ehemmiyetli bir unsurdur.
Hatta diyebiliriz ki; ölçülerimiz içinde her oyun, çocuğun hissî, ruhî ve fikrî gelişmesinde en
müessir faktörlerden biridir. Oyun çeşitlerine göre bazıları, çocuğun melekelerini geliştirerek, onu ilerideki hayata hazırlar. Bazıları, onun düşünce ve kabiliyetini artırır."
* Çocukların karakter ve kişilik gelişimlerine oynadıkları oyunların ne gibi tesirleri vardır?
* Çocukların tercih ettikleri oyunlarda, iç âlemlerine ve beklentilerine dâir nasıl ipuçları vardır?
* Oyunun, çocukların lisan ve zihnî gelişimlerine tesirleri...
* Çocuklar, yaşadıkları önemli hâdiseleri, oyunlarıyla nasıl yansıtmaktadır?
* Çocuklar için oyun ne zaman zararlıdır?
Hayatının herhangi bir döneminde oyun oynamamış kimse yok gibidir. Her insanın hayatında geçmişte oynadığı oyunların önemli bir yeri vardır. Acaba çoğumuzun 'oyun' deyip geçtiği bu faaliyetlerin çocuklarımıza faydaları nelerdir? Anne-babalar çocukları ile neden oyun oynamalıdır? Oyun oynayan çocukların karakter ve kişilik gelişimlerinde ne gibi müspet tesirler oluşmaktadır? Anne-babalar oyun aracılığı ile çocuğun psikolojik durumuna katkıda bulunabilirler mi? Bu soruları birçok anne-baba kendi kendine sormaktadır. Bu soruların cevapları, basit görünen bu faaliyetin aslında ne kadar önemli olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır. Şuuraltına tesir eden her hâdise gibi, oyunun da, insanın hem psikolojik durumuna, hem de kişilik gelişimine tesiri vardır. Oyun dendiği zaman hemen çocuklar akla gelir. Çocukluk döneminde yoğun olarak yapılan bu faaliyet, çocuğun zihnî ve içtimaî gelişimi açısından vazgeçilmez unsurlardan biridir.
Oyun, çocuğun kendi kişiliğini ortaya koymasında ve bazı olumlu özellikleri kazanmasında da yararlıdır. Özellikle doğru davranışların pekişmesi oyun vasıtasıyla daha kolay sağlanabilir. Olumlu karakter özellikleri, uygun oyun ortamında artar ve pekişir. Oyuna uyum sağlayamayan yani benmerkezci, tek taraflı bakış açısı olan, kurallara uyma zorluğu yaşayan, aceleci ve sabırsız çocuklar oyundan dışlanabilir. Dolayısıyla çocuğun oyuna kabul edilmesi, olumsuz kişilik özelliklerini azaltmasıyla olur. Birçok çocuk oyun vesilesiyle empati yapmayı, başkalarına saygı göstermeyi, karşılıklı diyaloglarda kendi sorumluluğunu fark etmeyi, sabırlı olmayı, kurallara uymayı, stresle baş etmeyi, problem çözmeyi ve liderlik özelliklerini pekiştirmeyi öğrenerek karakter ve kişilik gelişimini olumlu yönde pekiştirir. Oyundan dışlanma çocuk için psikolojik açıdan travmatik olabilir. Sürekli olursa, çocuktaki mutsuzluğu artırır. Bu çocuklar, yaşıtlarına karşı daha saldırgan olabilir. Bu sebeple oyundan sürekli dışlanan çocukların varsa sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak anne-babaların ve eğitimcilerin önemli görevlerindendir.


OYUN VE ÖNEMİ

Okul öncesi dönemde oyun çocukların kendilerini kolay ifade edebildiği, rahat hissettiği, gerçek yaşamı birebir taklit ettiği bir etkinliktir. Okul öncesi dönemde oyun çocuklar için yemek-içmek kadar önemli ve gereklidir. Onun için çocuklara oyun oynamaları için fırsat verilmeli ve yeterli zaman tanınmalıdır. Oyun çocuğun tüm gelişim alanlarını etkiler.(sosyal –zihinsel-fiziksel ve psikomotor). Oyunun çocuğun yaşına uygun olması çocuğun kendini yeterli hissetmesi açısından çok önemlidir.Oyun yoluyla çocuk duygularını anlatır.Çocuk yaşıtlarıyla oyun yoluyla iletişim kurar ve kurduğu iletişimi sürdürür.Oyun oynamayan çocuk enerjisini boşaltamaz,sinirli olur,saldırgan davranışlar sergiler.Her çocuğa kendi yaşıtlarıyla oynaması ve zaman geçirmesi için fırsatı verilmelidir.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık Gelişimi

0 yorum

Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık Gelişimi


Çocukta yaratıcılığın gelişimine okul öncesi dönemde başlanmaktadır. Çocuğun bütün geleceğini etkileyen bu dönemde verilen eğitimin sorumluluğunu toplum içindeki her ferdin yüklenmesi, eğitim programlarını çocuğun temel gelişimlerini göz önünde bulundurarak en etkin ve yaygın bir biçimde düzenlenmesi çocukların ve toplumların geleceği açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Yaratıcılık yeteneği çocukta doğuştan varolmasına ve gelişmeye hazır olmasına rağmen ev veya okul ortamında çocuğun yaratıcılığını engelleyen bir çevre oluşması bu yeteneğin engellenmesine neden olmaktadır. Kalabalık sınıflar, ezberciliğe dayanan bir eğitim sistemi, katı kuralcı otoriter bir disiplin anlayışı, başarının üzerinde aşırı derecede durulması, alaycı tutum, bazı kültürel yaptırımlar ve değer yargıları da yaratıcılığın gelişimini engelleyen sosyal etkenlerdir.
Çocukta müzik, resim, çevre düzenlemesi yönünden estetik değerlerin geliştirilmesi önemli ölçüde aile ve yakın çevredeki yetişkinlerin zevk aldıkları alanlarla ilgilidir. Çünkü, tıpkı damak zevki gibi estetik beğeniler de çocuğun yaşadığı kültürel şartlara bağlı olarak çok erken yaşta gelişir. Ayrıca, çocuğun kendini ifade edebilmeye, çevresindeki malzemeyi değişik şekillerde kullanabilmeye, sözcüklerden yararlanarak hayal kurabilmeye de ihtiyacı vardır. Bunun için ise ona fırsat yaratmak ve uygun ortam hazırlamak gereklidir.
Çocuklar yaratıcı güçlerini oyunla ortaya koymaktadırlar. Oyun, insanın yaşamının her döneminde rastlanan ve değişik amaçlarla yapılan bir etkinliktir. Okul öncesinde hazırlanacak ve sunulacak iyi bir oyun ortamında çocuklar tek başlarına veya gruplar halinde kendi koydukları kurallarla, serbest bir şekilde oynuyorlarsa yaratıcı güçlerini harekete geçiriyorlar demektir. Oyunun yanı sıra özgürce resim yapma, hamur, çamur, kil, kum çalışmaları, öykü yaratma, dramatizasyon çalışmaları da çocukların yaratıcılık yeteneklerini destekleyici çalışmalardır.
Yaratıcılık ve Sanat Eğitimi
Çocuğun zihinsel ve bedensel gelişimine koşut olarak sanat faaliyetlerinde de gelişim söz konusudur. Bilmek gerekir ki her çocuk yaratıcıdır. Aslolan bireysel ayrıcalıkların ayrıntısında olmaktır.
Çocuğun sanatsal anlamda gelişimine bakacak olursak; 2 yaşlarında karalama bağlamında başlayan çizimler 4 yaşına kadar devam eder. Gelişigüzellik yerini zamanla organize edilmiş kontrollü biçimlere bırakır. Kontrollü karalamalarda çocuk yeni hareketlerinden, yeni uyarımları keşfetmeye, keşfettikçe de haz duymaya başlar. Çocuk resminin özellikleri, yaşın özelliklerini taşır. Düzleme; her şey düzlenir. Örneğin; masanın 4 ayağı düz bir şekilde gösterilir. Tamamlama; doğanın merkezden bakılıyormuş gibi gösterilmesidir. Tamamlama isteği çocuğun yaratıcılığını da beraberinde getirir. Bildiğini tamamlar. Örneğin; şeffaf ev, profil yüzde gözler önden gösterilmesi gibi... Sorun çocuğun yaşı gereği bu tarz resim yapmasında değil, ailenin ve eğitimcinin bu özelliği bilmemesinden kaynaklanan düzeltmelerdedir. Aynı şekilde resim dersi kendi içinde konuları olan özerk bir alan olması gerekirken, diğer derslerin konularını resimleme gibi yanlış bir işlevsellikle donatıldığından, yaratıcılığın daha eğitimin ilk dönemlerinde törpülenmesidir.
Karalama devresinden isteme devresine geçen çocuğun yaptığı ile söylediği farklıdır. Yapılan çizimlere sevdiklerinin adları verilir. Artık düz çizgilerin yerini yuvarlakça kafalar almaya başlar ama kollar ve bacaklar da kafadan çıkar. Soyutsu bu çalışmalar müdahale etmeden desteklenebilir.
Tanıma dönemi; bu devrede çocuk yapmak istediği şeyin parçalarının bazılarını bilir ve parçaların yönlerini tayin edebilir. Örneğin; baş yukarıda, ayaklar aşağıda gibi. Bu dönemde gövde tanınır ve resme eklenir. Tanıma devresi, 3-4 yaş arasıdır.
Yüzey dönemi; düşüncelerini basit ve şematik olarak anlatır. Çocuk, 5-6 yaşlarında duygu ve düşüncelerini ortaya koyacak girişimlerde bulunur. Çevresindeki objeleri parlak renklerle betimler.



Okul Öncesi Dönemde Yaratıcılık Gelişimi
Bütün çocuklar yaratıcı ve araştırmacıdır. Aynı zaman çocuklar soru sormaya ve öğrenmeye de oldukça heveslidirler. Çocukların araştırma yapmasına fırsat vermeli soruları yanıtsız bırakılmamalı, öğrenmeye teşvik edilmeli ve yaratıcılıkları desteklenmelidir. Çocuğun cesaretlendirilmesi, çocukta var olan yaratıcılığın gelişmesini sağlar. Her çocuk yaratıcıdır fakat yaratıcılığın gelişmesi için çocukların çevrelerine çeşitli uyaranlar konulmalı çocukları araştırma yapmaya yönlendirmeli çocuğa uygun ortam sağlanmalı, çocuğun ihtiyaçları karşılanmalı, ilgi ve ihtiyaçlarına olumlu karşılık vermeliyiz. Çocuğa birey olarak değer vermek de yaratıcılığın gelişmesini sağlar. Aksi durum çocuğun yaratıcılığının engellenmesine ve çocuğun içe kapanık olmasına sebep olur. Çocuğun yaratıcılığının gelişmesinde en büyük görev anne-baba ve öğretmenlere düşer. Çocuk sık sık cesaretlendirilmeli, yaptıkları faaliyetler ve düşünceler eleştirilmemeli, yaptıkları faaliyetler ve düşünceler övülmelidir. Düşüncelerine saygı duyulmalıdır. Cesareti desteklenen çocuğun özgüveni ve yaratıcılığı artar. Çocuklara hiçbir şekilde cesaretlerini kıracak söz kullanılmamalı ve mümkün olduğu kadar hatalı davranışlardan kaçınılmalıdır.

Tuvalet Eğitimi

0 yorum

Tuvalet Eğitimi
Her çocuğun gelişimsel hızı farklıdır. Bu nedenle her çocuk farklı zamanlarda tuvalet eğitimine başlayabilir. Bir çok anne- baba, çocuklarının bir an önce çiş eğitimine geçmesi için acele etmekte ya da bu konuda geç kaldığını düşünmektedir.
Tuvalet eğitimine ne zaman başlanmalı? Ne zaman geç kalınmış olur ? Tuvalet eğitiminde bazı çocuklar 3-3.5 yaşa kadar fiziksel ve zihinsel anlamda hazır olmazken bazı çocuklar 18- 24. aylarda hazırım sinyalleri vermekte ve kısa bir sürede bu eğitimi tamamlamaktadır.

Öncelikli olarak çocuğunuzun çiş eğitimi alabilmesi için fiziksel ve zihinsel anlamda bu eğitime hazır olması gerekir. Eğer çocuğunuz 3 saatten fazla idrarını tutabiliyor hale gelebiliyorsa bu sürece hazır hale gelebildiğini gösteriyordur. Çünkü çocuğunuz artık fiziksel ve zihinsel anlamda gerekli olan mesane kontrolünü sağlayabilmiştir. Tuvaletinin geldiğini size davranışsal ya da sözel anlamda işaret veriyorsa hemen bu uyarıları fark etmeli ve onu eğlenceli bir şekilde tuvalete götürmelisiniz. Çocuğunuzu tuvalet eğitimine olan motivasyonu da oldukça önemlidir. Tuvalete giderken sizi taklit etmeye başlamışsa ve bağımsız olarak hareketlerini kontrol etme ihtiyacı duyuyorsa ( ben yapacağım gibi) işiniz daha da kolaylaşır. Fakat bu motivasyonu sağlaması için sabırlı olmalı ve onu beklemelisiniz. Önemli olan sizin eğitime başlama kararınız değildir onun hazır olduğu andır. Siz ne kadar çok isteseniz de, çok çabalar gösterseniz de bu eğitim süreci başarısız olabilir, o hazır olduğunda size olumlu tepkiler verecektir.
Tuvalet eğitimine başlarken sizin de çocuğunuzun da içinde bulunduğu ortamın huzurlu olması çok önemlidir. Stresli bir dönemde ise bu eğitime hazır olamayacak siz de bu süreçte gerekli sabrı gösteremeyeceksinizdir. Bazı çocuklar bu eğitim sürecini kısa bir zamanda tamamlarken bazı çocuklarda bu süreç ayları alabilir. Bunun için acele etmemeli, çocuğa baskı yapmamalı ve endişenizi çocuğunuza hissettirmemelisiniz. Bunu hisseden çocuğunuzun tuvalet eğitimi gecikecek ve çocuğunuz beklediğiniz tepkileri veremeyecektir.
Hazır olduğunu hissettiğiniz çocuğunuzla önce bir alışverişe çıkın ve ona kendi seçtiği ve beğendiği ( tercihen eğlenceli) bir tuvalet oturağı almalısınız. Eve oturağı getirdiğinizde tuvalette istediği bir köşeye birlikte yerleştirin, oyuncaklarını ya da bebeklerini yanına getirin ve oturağında oturtmalı oyunlar oynayın.Eğer yetişkin tuvaletine yerleştirilen bir oturak almışsanız çocuğunuzun kendisini güvende hissetmesi ve korkmaması için ayaklarını koyabileceği bir zemin hazırlayın. Daha sonra kendisinin oturup oturmak istemediğini sorun ( eğer istemiyorsa onu zorlamayın) , başlangıç olarak hemen kıyafetlerini soymayın, bu onu tedirgin edebilir. Ama bunu sözel olarak ifade edebilirsiniz.( çişimizi yaparken altımızda pantolonumuz varsa çıkarırız, çünkü çişimiz üstümüze gelir gibi) Sonrasında aslında bunun bir oyuncak olmadığını , kakası ya da çişi geldiğinde kullanması gereken bir materyal olduğunu ona anlatın. Kendinizden – babasından örnekler verebilirsiniz. Bu yaş dönemleri taklit davranışların en çok gözlemlendiği dönemdir. Bu nedenle tuvalet eğitiminde de sizi taklit etmesini sağlayabilirsiniz. Bezine kakasını yaptığında bezdeki kakayı tuvalet boşaltın ki oturağının ne işe yaradığını ona daha net bir şekilde gösterebilesiniz.
Çocuğa tuvalet eğitiminin verilmesi annelerin en çok zorlandığı konudur. Tuvalet eğitimi anne için olduğu kadar çocuk için de oldukça zor ve sancılı bir dönemdir. Bu yüzden annenin bilinçli ve sabırlı olması çok önemlidir. Tuvalet eğitimi dışarıdan görüldüğü gibi basit veya önemsiz değildir. Çocuğun bütün gelişim alanlarını etkileyen hatta yapılan hatalar sonucu gelecek yaşamını bile tehlikeye sokan çok önemli bir süreçtir. Yapılan küçük bir yanlış ileride çok büyük sorunlara yol açabilir.
Tuvalet eğitimi ne çok erken verilmeli ne de çok geç verilmelidir. Eğitimin genelde (9-18) aylarda verilmesi öneriliyor. Çocuk kas gelişimini tamamlamadığı için tuvalet eğitimine erken başlanması çocuk için çok sakıncalıdır. Tuvalet eğitimi sırasında anne baba tutumu, annenin çocuğa yaklaşımı ve ilgisi çok önemlidir. Annenin çok baskıcı olması veya tutarsız davranması çocukta bocalamalara neden olur, çocuk işin ciddiyetini ve önemini kavrayamaz. Bu nedenle eğitim süresi hem uzar hem çok sancılı geçer. Tuvalet eğitimi verilirken annenin bilinçli ve tutarlı olması, çocuğun gelişim özelliklerine uygun davranması gerekir. Çocuğun bireysel farklılıklarını göz önünde bulundurmalı ve çocuğu diğer çocuklarla kıyaslamamalıdır.

22 Aralık 2009 Salı

Çocukların Cinsellik Konusunda Eğitimi

0 yorum

Çoğumuz cinsiyet ve üreme konusunda, anne babalarımız tarafından yeterince eğitilmemiş olmamızın acısını çekmişizdir. Bu yanlış tutumu çocuklarımıza karşı sürdürmemiz yanlış ve gereksizdir. Bizler için cinsellik ve üreme ile ilgili bilgi ne kadar önemli ise, çocuklar açısından da o denli gereklidir. Küçük çocukların cinsellikle ilgili soruları, cinsel duygular değil, üreme konusudur. Genellikle çocuklar 2-3 yaşlarında en geç 4 yaşında soru sormaya başlarlar. Bebekler nasıl olur?, Ben nereden geldim? bu soruları gerçeklere dayanarak çocuğunuzun yaşını göz önüne alarak kısaca yanıtlayın. Çocuğunuz cinsellik ile ilgili bilgileri sizden edinsin, bilgileri aktaran siz olun ki cinsiyet ve üreme ile ilgili bilgileri başkaları ile konuşması gerektiğini düşünmesin. Tartışmaktan kaçınmayın kötü, yasak, diye düşünmesin.

Sorduğu soru ne olursa olsun (cinsellik üreme) her şeyi bir çırpıda anlatmaya çalışmayın. Kısaca sadece sorulan soruyu doğru yanıtlayın. Anne, babaların çoğu sorulan sorulan sorulara hayvanlar, böcekleri örnek gösterirler. Ancak çocuk bundan tatmin olmaz. Onları ilgilendiren gerçek olgulardır. Çocuğunuz size cinsellik ve üreme ile ilgili sorduğu soru karşısında bu ne biçim bir soru edası ile ona bakmayın. Suratınızı buruşturup telaşa kapılmayın doğal olun. Çocuğunuzun sorduğu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu belki de döl yatağı içerisinde fetüsün ne şekilde geliştiğini gösteren resim ya da kitaplardır. Hem meraklı gözler ile izleyecek hem de soruya yanıt alacaktır. İleride doğru olarak yanıtladığınız bu bilgileri hatırlayacak, doğru kullanacaktır. Çocuklar anne-babalarından edindikleri bilgileri arkadaşları ile paylaşırlar, bunda da bir sakınca yoktur. Ancak kendi cinsel yaşantınız ile ilgili bilgileri vermeyin. Böyle bir soru sorduğunda bunun sizin için özel olduğunu, paylaşmak istemediğinizi belirtin. Çocuğunuz sizi çıplak giyinirken, görürse doğal olun sakınmayın anne'nin ya da baba'nın anatomik yapısını gözlemler. Bunu özellikle yapmayın uzun süre çıplak dolaşmayın. Çocuğunuz karmaşık duygular içinde kalabilir. Çıplaklığınızın tahrik edici, cinsel yönden uyarıcı bir nitelikte olmaması gerektiğini unutmayın.



Okul öncesi çocuklarında cinsellik genellikle 2-3 yaş ve 4 yaşa kadar sürer.(2-3 yaş fallik dönem) Bu dönemde çocuklar cinselliğe karşı büyük bir merak ve ilgi duyarlar (fakat cinsellik olarak değil tamamen içgüdüsel olarak) Çocukların cinsellik konularındaki merakları ve ilgileri yetişkinlerin ilgi ve meraklarından tamamen farklıdır. Bu nedenle çocukların sorularına verilen cevaplar çocukların yaşına uygun olmalı. Cinselliği çocuklara çok açık şekilde anlatmamalı sadece çocuğun merağını giderecek seviyede olmasına dikkat edilmelidir. Çocukların hiçbir sorusu yanıtsız bırakılmamalı her soru çocuğun yaşına uygun açıklanmalıdır. Cinsellik genelde ayıp, yasak ve günah olarak kabul edilir ve çocukların soru sormasına dahi fırsat verilmez sorulan sorular da pek hoş karşılanmaz. Bu soruları yanıtlamak ebeveynler için oldukça zor bir durumdur. Açıklamak bir yana böyle bir soruyla karşılaşmak bile ebeveyni zor duruma düşürür. Fakat bu soruların mutlaka cevaplanması ve çocukların meraklarının giderilmesi gereklidir. Çünkü çocuk içgüdüsel dürtüleri deneme yanılma yoluyla keşfeder bu dürtüler de çocuktaki merak duygusunu kamçılar. Bu dürtülerin nedeni çocuklara uygun bir dille açıklanmazsa, çocuğa yanlış bilgi aktarılırsa, çocuk ayıp, yasak deyip susturulur veya günah deyip cezalandırılırsa çocuğun merağı giderek artar ve bu olay çocuğun mastürbasyon yapmasına kadar ilerler. Bu durum çocuğu olumsuz etkileyeceği gibi aileyi de ciddi şekilde olumsuz etkiler. Bu konuda ailelerin bilinçli olması ve bu doğrultuda hareket etmesi gerekir. Yeterli donanıma sahip olmayan aileler de gerekirse hiç çekinmeden bir uzmandan yardım alması gerekir.

Okul Öncesi Dönemde Beslenme

0 yorum

Okul öncesi kurumlarına tam veya yarım gün devam eden çocukların beslenme sorumluluğunu okullar, aileleri ile paylaşırlar. Yiyeceklerin seçimi, hazırlanması, sunumu ve gerekli durumlarda Aileler ile bu konudaki işbirlikleri okulların sorumluluğundadır.

Bu yaşlardaki çocuklar hızlı gelişim gösterirler. Çocuk yararlı besinlerden yeterli miktarda, yani yaşına uygun yediğinde dengeli beslenmiş olur. Eğer dengeli ve iyi beslenirlerse sağlıkları da iyi olacaktır. Bu farklı alanları da olumlu etkileyecektir. Sağlıklı olduklarında çocuklar çabuk hasta olmazlar, çünkü vücutları Hastalıklara karşı daha güçlü ve kuvvetlidir. Dişleri çabuk çürümez çünkü yedikleri sayesinde dişleri ve kemikleri sağlamdır. Yedikleri yararlı besinler boylarının da uzayabileceği yere kadar uzamasını sağlar. Sağlıklı oldukları için hareketli olurlar, koşup, oynarlar böylece Bedenleri güçlenir. Beslenme yeterli olduğunda, bu yaşlarda son derece önemli olan beyin gelişimleri olumlu etkilenir. Sağlıklı beslenme okulda yeni şeyler Öğrenirken dikkatlerini vermeleri, denileni anlamaları, anlatmada başarılı olmaları için gereklidir. Beslenmeleri yeterli olduğunda başarılı olurlar. Okulda başarılı olduklarında kendine güvenleri artar ve mutlu olurlar.



Okul Öncesi Dönemde Beslenme

Okul öncesi dönemde beslenme çocuğun gelişim aşamalarını sağlıklı tamamlaması açısından çok önemlidir. Özellikle 0-6 ayda anne sütüyle beslenme çocukların gelişimi için çok önemlidir. Bu yaş grubu çocukların gelişimlerini sağlıklı tamamlamaları için her türlü vitaminleri almaları gerekir.0-6 yaş çocuğun beslenmesi tamamen ebeveynin sorumluluğundadır. Anne çocuğun doğumundan itibaren çocuğu gelişim özelliklerine, ihtiyaçlarına ve sağlık koşullarına uygun beslemelidir. Çünkü beslenme çocuğa bırakılırsa çocuklar tek tip beslenmeyi tercih eder. Çocuklar da yetersiz ve dengesiz beslenirler. Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar yaşıtlarından geri kalır. Bu da çocukları fiziksel, zihinsel ve ruhsal açıdan olumsuz etkiler. Çocuğun beslenmesi sadece fiziksel gelişim için değil aynı zamanda zihinsel ve ruhsal gelişim için de oldukça önemlidir. Çocuğun yaşıtlarından geri kalması fiziksel gelişimi tamamlayamaması veya eksik kalması çocuklarda ciddi ruhsal problemler yaratır. Gelişim alanları (zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişim)birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Birinin gelişiminin geri kalması diğer gelişim alanını da olumsuz etkileyeceği unutulmamalı ve dikkate alınmalıdır.

Okul öncesi Dönemde Müziğin Önemi

0 yorum


Çocukların okul öncesi dönemde müzikle tanışmaları ritim duygularının gelişmesi, duygularını ifade edebilmesi, kendini anlatma ve karşı tarafı anlama becerisi ve müzik alanında akademik kariyer yapması açısından çok önemlidir. Müzik, çocuğun bütün gelişim alanlarını olumlu yönde etkiler.
Örneğin: Sosyal yaşamda, topluluk içinde rol almayı, aldığı rolü üstlenmeyi, lider olmayı, başkalarıyla iletişim kurmayı müzik sayesinde geliştirir. Müzik aynı zamanda çocuğun kendine güvenmesini sağlayarak çocukta özgüven duygusunun gelişmesine yardımcı olur.
Duygusal açıdan: Çocuğun o anki ruh halini değiştirmesine veya içinde bulunduğu ruh halinin devamını sağlamasına müzik yardımcı olur. Müziğin çocuğun gelişimine, yaşına, içinde bulunduğu kültüre ve topluma uygun olması çocuk için çok önemlidir. Çocuğun gelişimine, ilgisine ve beklentisine uygun olmayan müzik çocuğun müzikten uzaklaşmasına sebep olur.
Müziğin olduğu kadar müzik aletlerinin de çocuğun gelişimine olumlu etkileri vardır.
Müzik aletlerini kullanması çocuğun psikomotor gelişimini de destekler. Müzik aletlerini çalması küçük kas gelişimini, ritim tutarken düzenli düzensiz yaptıkları hareketler de büyük kas gelişimini destekler.
Erken yaşta alınan müzik eğitimi çocukların ileriki yaşlarında müzik alanında akademik başarılar elde etmesini sağlar.
0 yorum

20 Aralık 2009 Pazar

Okul Öncesi Eğitimde Ailenin Rolü

0 yorum

OKUL ÖNCESİ ÇOCUK EĞİTİMİNDE AİLENİN ROLÜ VE ÖNEMİ
GİRİŞ
Bir ülkenin geleceğinin en önemli teminatı çocuklardır. Bu çocuklar bir gün büyüyecek, öğrenimlerini tamamladıktan sonra devlet dairelerinde çeşitli görevlere başlayacaklardır. Kimi hakim, kimi doktor, kimi öğretmen olacak. O millete, çeşitli alanlarda hizmetler sunacaklardır. Bu yüzden bir millet çocuklarına ne derece önem verirse, o derece yükselecek, çağdaş uygarlığa o derece geçecektir.
Sağlıklı , vatanına, milletine sahip çıkacak, duyarlı çocuklar yetiştirmek ancak ailelerin çocuklarını bilinçli şekilde yetiştirmesiyle sağlanacaktır.
PSİKO- SOSYAL GELİŞMEDE AİLENİN ROLÜ
Okul öncesi dönemde çocuğun yaşamındaki en etkili sosyalleştirme kurumu, ailesidir. Bu dönem çocukta başkalarını taklit eğiliminin en yüksek olduğu evredir.
Toplum kültür değerlerinin bir kuşaktan diğerine aktarılması şeklinde temel eğitimsel işlevinin yanında, aile, özellikle okul öncesi dönemde, çocuğun yaşamında etkili bir sosyalleştirme görevi de yapar.
Bütün bunlardan sonra denebilir ki,çocuğun ailesinin yapısı, genişliği, soysa- ekonomik ve kültürel düzeyi, onun ilk sosyal deneyimlerini, dolayısıyla duygusal ve toplumsal gelişimlerini etkileyecektir.
Çoğunlukla sosyo- ekonomik ve kültürel düzeyi yüksek olan ailelerden gelen çocukların, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi daha aşağı olan ailelerden gelen çocuklara oranla daha başarılı bir sosyal gelişim gösterdikleri savunulur.
Baldwin ve Watson’ın araştırmalarına göre; hoşgörülü ve demokratik evlerde büyüyen çocuklar, arkadaşlarıyla ilişkilerinde daha etkin, daha girişken, yaratıcı fikirler öne sürebilen fikirlerini serbestçe söyleme eğiliminde görülen çocuklar olmaktadırlar. Bu tür çocuklarda kendini denetleme becerisine daha erken rastlanmaktadır.
Anne babalar, çocuklarının bağımsızlık uğruna giriştikleri çabaları destekledikleri ve zor durumlarda onlara yardımcı oldukları taktirde, çocuklarda bağımsızlık duygusunun kolayca geliştiği görülür. Hor gören, cezalandıran ya da hem seven hem de soğuk davranan anne ve babaların çocuklara bağımlı bir kişilik yapısına sahip olmaktadırlar.
Dengeli duygusal ve toplumsal etkileşimin güçlü olduğu aile ortamında, yeterli güven, sevgi ve sevecenlik içinde büyüyen çocuklar, gelişimleri için gerekli deneyimleri elde edebilirler. Bu tür aile ortamlarında, aile üyelerinin kendine düşen sorumlukların bilincinde olması ve çocuğa bağımsızlık yolunda yeterli olanakları hazırlaması, çocuğun sağlam bir kişilik yapısına sahip olmasını sağlar. Her anne babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına karşı tutumu değişik olabilmektedir. Bazı çocuklar daha çok sevilmekte, bazılarına baskı yapılmakta, bazıları istenmeyen çocuk olarak görülmekte, bazılarına ise daha çok hoşgörü gösterilmektedir. Bütün bu tutumlar, çocuğun hem kişiliğinin, hem de sosyal gelişiminin değişik biçimler kazanmasına neden olmaktadır.

Okul Öncesi Çocuğun Beslenmesi

0 yorum

Okul öncesi kurumlarına tam veya yarım gün devam eden çocukların beslenme sorumluluğunu okullar, aileleri ile paylaşırlar. Yiyeceklerin seçimi, hazırlanması, sunumu ve gerekli durumlarda aileler ile bu konudaki işbirlikleri okulların sorumluluğundadır.

Bu yaşlardaki çocuklar hızlı gelişim gösterirler. Çocuk yararlı besinlerden yeterli miktarda, yani yaşına uygun yediğinde dengeli beslenmiş olur. Eğer dengeli ve iyi beslenirlerse sağlıkları da iyi olacaktır. Bu farklı alanları da olumlu etkileyecektir. Sağlıklı olduklarında çocuklar çabuk hasta olmazlar, çünkü vücutları hastalıklara karşı daha güçlü ve kuvvetlidir. Dişleri çabuk çürümez çünkü yedikleri sayesinde dişleri ve kemikleri sağlamdır. Yedikleri yararlı besinler boylarının da uzayabileceği yere kadar uzamasını sağlar. Sağlıklı oldukları için hareketli olurlar, koşup, oynarlar böylece bedenleri güçlenir. Beslenme yeterli olduğunda, bu yaşlarda son derece önemli olan beyin gelişimleri olumlu etkilenir. Sağlıklı beslenme okulda yeni şeyler öğrenirken dikkatlerini vermeleri, denileni anlamaları, anlatmada başarılı olmaları için gereklidir. Beslenmeleri yeterli olduğunda başarılı olurlar. Okulda başarılı olduklarında kendine güvenleri artar ve mutlu olurlar.

Öğretmenlerin beslenme konusunda bilgili ve bilinçli olmaları, hem aileleri hem de okul ortamını desteklemeleri açısından çok önemlidir. Öğretmenin çocuklar ile birlikte yemek yemesi, onlara örnek olması ve bu sürenin çocuklar ile birlikte sohbet ederek keyifli geçirilmesi, okul ortamında sağlıklı ve dengeli beslenmenin ilk adımıdır.

19 Aralık 2009 Cumartesi

OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞUN İHTİYAÇLARI

0 yorum

GÜVEN
SEVGİ
HAREKET
ANLAYIŞ
İLGİ
ÇEVRE

Çocuğa sevgi ve anlayış ile yaklaşarak ona güven duygusunu vermemiz gereklidir.Bunu verirken çocuğun hem kendi akranları ile hem de yetişkinlerle kurduğu çevreyi göz önünde bulundurmamız gereklidir.Okul öncesi dönemdeki çocuğu ihtiyaçlarını anlaya bilmemiz için önce çocuğun kim olduğunu ve çevresel sorunlarını bilmemiz gereklidir.

18 Aralık 2009 Cuma

Çocuk kaç yaşında idrarını tutabilir:?

0 yorum
Enürezis; bir çocuğun 3 yaşından sonra geceleri altını ıslatması olarak tanımlanır. Çocukların çoğu bu yaşta idrarını tutabilme yeteneğini kazanır. Kızlar genellikle erkeklerden daha erken dönemde idrarlarını kontrol edebilirler.

5 yaşında gelindiğinde çocukların %5’inde enürezis olduğu görülür. Bu çocukların her yıl %15’i kendiliğinden iyileştiğinden 15 yaşında gelindiğinde %99’u iyileşmiş olur. Bu çocukların anne ve / veya babalarında sıklıkla enürezis hikayesi vardır. Çocukların %15’inde geceleyin idrar kaçırma şikayeti sonradan gelişir, bu çocuklar başlangıçta bir süre idrarlarını tutmuş olurlar.

Enürezis erkek çocuklarda kız çocuklarına nazaran 2 kat daha sık görülür. Bu hastaların %20’sin gece idrar kaçırma ile beraber gündüz de idrarlarını tutamazlar. Bu durumun muayene esnasında sorgulanması önemlidir; çünkü gündüz idrar kaçırmanın eşlik etmesi durumunda uygulanacak tedavi farklı olur.

Bu çocuklarda gece altını ıslatmanın en önemli nedeni mesanenin nörofizyolojik gelişimini ve olgunlaşmasını geç tamamlamasıdır. Bazı hastalarda ailesel eğilim vardır. Eğer gece altını ıslatma ile beraber idrar yolu infeksiyonu da mevcutsa bu hastalarda önemli nörolojik hastalıklar bulunabilir ve çocuk ve aileler farkında olmadan böbrek yetmezliği gelişebilir.

Gündüz idrar kaçırma, sık idrara çıkma ve idrar yaparken yanma şikayeti olan çocuklarda mutlaka Tam İdrar Tahlili, İdrar Kültür Antibiogram ve Üriner Sistem Ultrasonografi yapılmalıdır.

Tedavide mesane eğitimi egzersizi, ilaç tedavisi veya alarm tedavisi uygulanır. Özellikle ilaç kullanan hastalara geceleri yatmadan 2-3 saat önce bütün sıvı alımları yasaklanmalıdır. Alarm tedavisinde başarı oranı çok yüksektir ancak aile ve çocuğun tedaviye uyumu gereklidir.

17 Aralık 2009 Perşembe

Çocuğun gelişiminde müziğin önemi

0 yorum

Müziğin temel eğitimindeki ilk amacın çocuktaki müzik sevgisini uyandırmak, hayal dünyasında müzik imgesini geliştirmektir.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Oyuncak

0 yorum

Okul öncesi dönemde çocuklar oyun ve oyuncaklar ile gerçek yaşama ve gerçek yaşamda üstlenecekleri rollere hazırlanırlar.Oyuncaklarla çocuklar gerçek yaşamı birebir ve yaşayarak öğrenirler.

15 Aralık 2009 Salı

Etkinlik

0 yorum

Okul öncesi dönemde yapılan etkinlikler sayesinde çocukların yaratıcılıkları gelişir.Çocuk yaratıcılığını geliştirirken aynı zamanda yaptığı etkinliklerin beğenilmesiyle özgüven duygusunu geliştirir.

Oyuncak seçimi

0 yorum

Oyun çocuğun bütün gelişim alanlarını etkileği için oyuncak seçimi çok önemlidir.Oyun ve oyuncaklar çocuğun gelişim aşamalarına ve cinsiyetine uygun olmalı ve gelişim aşamalarını desteklemelidir.

okulöncesin dönemde oyuncak seçimi

0 yorum
ANNE BABALARIN OYUNCAK SEÇİMİNDE DİKKAT ETMESİ GEREKEN NOKTALAR;

• Anne-babalar çocuğun yaşına uygun oyuncaklar almalıdır.
Okul öncesi dönemdeki çocuklara oda setleri mutfak setleri doktor muayene aletleri tahta bloklar kova tırmık kürek resim defteri boya kalemleri oyun hamuru yaşına uygun lego ve yap-boz alabilirsiniz.

• Oyuncakların yüzeyleri düzgün ve kolay temizlenebilir olmalı; çocuklar için zararlı olabilecek kimyasal maddelerle (boya vernik kaplama gibi) kaplı olmamasına dikkat etmelisiniz!

• Çocukların yumuşak oyuncaklardan çok hoşlandıklarını sarılma ihtiyaçlarını karşıladıklarını unutmayıp evde ayıcıklar köpekçikler için yer ayırabilirsiniz.

• Oyuncak alırken cinsiyet ayrımı gözetilmemelidir. Yani kız çocuklarına hep bebek erkek çocuklarına ise araba almak gibi. Çünkü her çocuk değişik oyuncaklarla oynayarak farklı deneyimler kazanır.

• Sağlam ve dayanıklı oyuncaklar almaya özen göstermek gerekir. Özellikle 0-3 yaş arasındaki çocuklara kolayca kopabilecek (küçük göz parça düğmeleri olan) parçaları olan oyuncaklar alırken dikkatli seçim yapmalısınız.

• Alınacak olan oyuncağın çocuğa zarar verebilecek türde (keskin sivri uçlu) olmamasına özen göstermelisiniz.

• Çocuğunuza aldığınız oyuncak çocuğun işitme fonksiyonlarını bozacak yükseklikte ses ve gürültü üretmemelidir.

• Farklı tür oyuncaklar almaya özen göstermek gerekir.

• Pahalı ve elektronik oyuncaklardan ziyade çocuğun yaratıcılığı ve hayal gücünü geliştirici oyuncaklar almalısınız.

• Oyuncağı çocukla birlikte onun seçmesine izin vererek almalısınız.

• Çocuklarla birlikte oyuncaklar üretebilirsiniz çocuğun kendisinin yaptığı oyuncak daha çok hoşuna gider ve onunla daha uzun oynayarak zevk alır.

• Özellikle 6 yaşından sonra çocukları yaşlarına uygun sportif faaliyetlere yönlendirmeniz onların fiziksel zihinsel sosyal gelişimlerini desteklemeniz açısından oldukça faydalı olur.
 

okulöncesi Copyright 2008 All Rights Reserved Baby Blog Designed by Ipiet | All Image Presented by Tadpole's Notez